Makale - Arastirma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Makale - Arastirma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Aralık 2012 Pazartesi

0 İşyerinde Boşa Harcanan Saatler


Günümüz teknoloji çağında artık hemen hemen tüm çalışanlar çalışma saatlerinin büyük bir çoğunluğunu internette harcıyorlar. Bunun yanında ofis çalışanlarının kısa olması gereken molaları uzarken, bazı çalışanlar ise başka işlere başvuru yaparak mesailerini harcıyorlar.
Kurumların gözüyle…
Ortalama bir çalışan işyerinde bulunduğu 8 saatin 3 saatini boşa harcadığını kabul etmekte. Bu 3 saate maalesef yemek arası ve diğer planlanmış molalar dahil değil. Durum böyle olunca kurumlarda kendilerince çözüm yolları geliştirmeye başladılar.
Bazı kurumlar bilgisayarlardan CD-ROM ve USB girişlerini kaldırırken, kimi kurumlar internetten belirli sitelere girişi yasaklıyor. Ancak bunlar maalesef kalıcı çözüm olmuyor. Çalışanlar bu kez de mesai arkadaşları ile sosyalleşerek zamanlarını harcıyorlar.
Gelin dikkat dağıtıcı eylemlere ve İnsan Kaynaklarının düşüncelerine bakalım.
İşyerindeki Dikkat Dağıtıcı Eylemler
  •  %44: İnternette gezinmek.
  • %23.4:  İş arkadaşlarıyla sosyalleşmek.
  • %3.4: Uzun aralar vermek.
  • %1.3: Başka işlere başvurmak.
İş Yerinde Geçen 8 Saatte Boşa Harcanan Zaman
İnsan Kaynakları Departmanı 0.94 saatin boşa harcandığını var sayıyor.
İnsan Kaynakları Departmanı 1.6 saatin boşa harcandığından kuşkulanıyor.
Çalışanlar iş yerinde bulundukları 3 saati boşa harcadıklarını itiraf ediyor.







































































9 Mart 2012 Cuma

0 Türkiye’deki xDSL abone sayısı ilk defa geriledi

Bu habere ‘Türkiye’deki internet abone sayısı şu kadar arttı’ diye başlayabilirdik. Ancak Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu‘nun (BTK) 2011 dördüncü çeyrek istatistiklerindedaha ilginç bir bilgi var. Türkiye’deki ADSL, VDSL ve VDSL gibi xDLS olarak geçen segmentin abone sayısı tarihinde ilk defa geriledi. Son yılların gözde internet bağlantıları olan mobil ve fiber optik abone sayısı ise artarak toplamdaki artışta ana rolü oynadı.

2011 yılında xDSL pazarının doyum noktasına ulaştığı sık sık tartışılan bir konuydu. Tartışmaların haklılık payı Eylül-Aralık 2011 arası dönemi kapsayan raporda kendisini gösterdi. 2011 yılı ilk üç çeyrekte yaklaşık 100 bin abone kadar artan xDSL pazarı, son çeyrekte ilk defa düştü. Geçen yılın üçüncü çeyreğinde xDSL abonesi 6 milyon 792 bin kişiydi; ancak son çeyrekte az da olsa düşüş görüldü ve 6 milyon 776 bin kişi olarak kaydedildi.
Gelelim bu gerilemenin sebeplerine. 2010 yılından itibaren internet pazarında iki segmentin yıldızı parladı. Bunlardan biri mobil internet ve diğeriyse fiber optik internet. Aşağıdaki tablodan da görüleceği üzere 2011′de internete bağlanmak için bu iki teknolojiden birini xDSL’e tercih edenlerin sayısı önemli oranda arttı.
Mobil internet abone sayısı 2010′a göre tam yüzde 345, 2011 üçüncü çeyreğe göreyse yüzde 14‘lük büyüme kaydetti. Böylece toplamda 6.4 milyon kullanıcıya ulaşılmış oldu. Fiber optik bağlantısı kullanan abone sayısı geçen seneye göre yüzde 73, 2011 üçüncü çeyreğe göreyüzde 21‘lik artış gösterdi. Fiber optik internet kullanan abonelerin sayısı 267 bine ulaşmış oldu.
xDSL’de yüzde 0.2′lik bir gerileme var. Çok büyük bir düşüş değil. Ancak internet abonelerinin tercihlerinin değiştiğini gösteriyor. Verilerde dikkatimizi çeken diğer bir detay Türkiye’deki mobil internet abone sayısının önümüzdeki çeyrekte xDSL abone sayısını geçebilecek olması. 6.7 milyon xDSL abonesi bulunurken, mobil internet kullanan 6.4 milyon abone bulunuyor. Aradaki fark 300 bin ve bu farkın 2012 ilk çeyrekte kapanabileceğini söyleyebiliriz.
Gelelim en sık tartışılan bir diğer konu olan Türkiye’deki genişbant internet abone sayısına. 2011 üçüncü çeyrekte 12.7 milyon genişbant internet abonesi olduğunu paylaşmıştık. Son çeyrekte bu rakam 14 milyon aboneyi geçtiği raporda yer alıyor. Veri tüketimi rakamlarına baktığımızda son çeyrekte sabit ve mobil internet aboneleri toplamda yaklaşık 478 bin terabyte harcadığı görülüyor. Bunun yaklaşık 10 bin byte’ı mobil abonelerden kaynaklanıyor.
Hanehalkı sayılarına göre hesaplanan sabit genişbant penetrasyon oranlarındaysa Türkiye, AB ortalamasından geride. Türkiye’deki yüzde 41.2 iken, AB ortalaması yüzde 61.4 seviyesinde bulunuyor. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’nın üstünde, listenin sondan üçüncü sırasında.
Yukarıda paylaştığımız rakamlar her ne kadar xDSL abone sayısının doyum noktasına ulaştığı izlenimi verse de, Türkiye toplam abone sayısında hala büyüyen bir pazar. Özellikle fiber ve mobil internet abone sayısının artışı Türkiye’de hanehalkı sayılarına göre hesaplanan sabit genişbant penetrasyon oranını yükseltebilir.



5 Mart 2012 Pazartesi

0 Girişimciler için verimlilik

Girişimcilik aslında sadece işle ilgili bir kavram değil, bir yaşam biçimi ifadesi. Bir işletmede 9 – 6 çalışmak ile kendi işini yapmak arasındaki fark ne kadar büyükse, bu iki farklı iş alışkanlığını sürdürebilmek ile ilgili bireysel gereksinimler de aynı oranda farklı. Bu yüzden girişimcilikten bahsederken sadece rakamlardan, hedeflerden, stratejilerden bahsetmek de büyük resmin diğer bölümlerini gözden kaçırmaya neden olabilir.

Her şeyden önce girişimcinin var olan kurallar yerine kendi kurallarını meydana getirmesi gerekiyor. Örneğin verimlilik. Çoğu kişi girişimcilerin çok çalışması gerektiğini söyler. Ama asıl önemli olan çalıştığınız süre değil, o sürede neler yapabildiğinizdir. O yüzden çalışma sürenizden önce ne kadar verimli olabildiğinize odaklanmanız daha önemli.

Üstelik kendi işini yapan biri için alıştığımız verimlilik kuralları da tek başına yeterli değil…
Geleneksel verimlilik kurallarını daha önce defalarca duymuşsunuzdur zaten. Erken kalkmak, toplantıların gündem ve süresini önceden belirlemek, planlar yapmak, hedefler belirlemek, detaylara takılmamak, hayır demeyi öğrenmek ve daha fazlasını burada tekrar etmeye gerek yok.

Benim asıl bahsetmek istediğim girişimciliğin doğasına uygun biraz daha farklı verimlilik alışkanlıkları.

Genel bir girişimci profilinden bahsettiğimiz için bu ipuçlarının tamamının herkese uygun olacağını düşünmek gerçekçi değil. Ama umuyorum ki bunları okuyan her girişimci kendisine uygun birden fazla madde bulabilir. Sizler de kendi tecrübelerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz…

Sınırları Kaldırın

Girişimcilerin büyük kısmı için yaratıcılık önemlidir. Yaratıcılığın en büyük düşmanı da sınırlar. İş hayatınızdaki sınırları mümkün olduğu kadar kaldırabilmek verimlilik adına atabileceğiniz en önemli adımlardan biri. Bir girişimci olarak 4 duvarla sınırlanmaz, 9 – 6 arasında çalışmanız sizin için bir zorunluluk değil. Sınırların dışına çıkın ve yaratıcılığınızı özgür bırakın.

Sık ve Gerçek Molalar Verin

Yaygın inanışın aksine girişimciler genellikle çalışkan olsalar da, aslında birer robot değillerdir. Her gün sadece çok çalışmaları değil stratejik, taktiksel planlar yapmaları veya yenilikçi çözümlere kafa yormaları gerekir. Doğası gereği var olan sistemlere ayak uydurmaktan çok, yeni sistemler ortaya çıkartmak için uğraşan girişimcinin çalıştığı süre boyunca zihninin buna hazır olması gerekir. Bu yüzden mola vermek konusunda cimri olmayın. Sık mola verin ve mola verdiğinizde bunun tadını çıkartın.

Size Uygun İnsanlarla Çalışın

Sizden sürekli bir şeyler isteyen, sadece sorunlara odaklanan, konuşurken sürekli konuyu dağıtan, olmadık zamanlarda araya giren, çok fazla kendine odaklanmış ve benzeri (listeyi siz genişletin) insanlardan mümkün olduğu kadar uzak durun. Onun yerine size destek olan, eksiklerinizi çözüm önerileri ile birlikte gösteren, empati kurup sizin durumunuzu anlamaya çalışan insanlarla iş yapmaya çalışın. Diğerleri sizin değerli vaktinizin yanı sıra motivasyonunuzu ve enerjinizi de emip yok edecekleri gibi konsantrasyonunuzu da bozacaklardır.

Hata Yapın

İnsanlardaki hata yapma korkusu tahmin ettiğinizden çok daha önemli bir sorun ve çok daha yaygın. Hata yapma korkusu aynı zamanda bir girişimcinin en büyük gücü olan yenilikçi bakış açısının da en büyük düşmanlarından biri. Eğer attığınız her adımda hata yapmaktan çekindiğiniz için yeni şeyler denemekten uzak durmaya çalışıyorsanız, boşa kürek çekiyor olabilirsiniz. Gündelik iş yaşamınızın içerisinde daha önce denemediğiniz bir şeyi tecrübe etmek için zaman ayırın. Belki bu denemelerin büyük kısmı başarısız olacak ama her başarısızlık bir sonraki denemenizin daha verimli olması için aslında bir fırsattan ibaret olduğunu unutmayın.

Acele Etmeyin

Çoğu zaman gün içerisinde çalışmaya ayırdığınız süre, o gün yapılması gereken işler için yeter de artar bile. Ama az zamanda çok işler başarma isteği ile kendinize fazla yüklenirseniz, daha sık, gereksiz hata yapmaya başlayacak ve bunların yol açtığı hayal kırıkları ile yüzleşmek zorunda kalacaksınız. O yüzden acele etmek yerine sakin ve planlı davranmak daha uygun olabilir.

Fişi Çekin

Eskiden bir şeye odaklanmak çok daha kolaydı. O zamanlar henüz e-posta icat edilmemişti ve hatta Mark Zuckerberg daha doğmamıştı bile. Bugün internet, odaklanmayı tarih boyunca olmadığı kadar zor hale getirdi. E-postaları kontrol etmek, “mention”lara göz atmak, Facebook’ta bir arkadaşa bakıp çıkmak modern yaşamın yerlileri için en ciddi zaman kaybı haline gelmeye başladı. Öneri Tibet’te bir manastıra kapanarak bağları kopartmak değil ama iş ile ilgili olmayan internet aktivitelerinizi tanımlı mesai dışı zamanlar içerisinde gerçekleştirebilirseniz günü de kaybetmezsiniz. İş ile ilgili internet aktivitelerini için de mesai saati içerisinde belli zamanlar tanımlamak çok faydalı olabilir.

Kendi Kurallarınızı Bulun

En başta da söylediğim gibi bu kuralların tamamı herkes için geçerli olmayabilir. İşin güzel yanı da zaten bu. Her girişim bir diğerinden farklı olduğu gibi her girişimci de diğerlerinden farklı. Hepsinin farklı alışkanlıkları, eğilimleri, kendine göre yöntemleri var. Bu yazıdaki maddelerden hiç biri size göre değilse ama verimlilik konusunu önemsiyorsanız en azından şunu hatırlamaya çalışın; sizin için verimlilik sağlayan durumların farkında olun. Böylece bu genel kuralların ötesinde belki de sadece sizin için geçerli olacak kendi kurallarınızı bulabilirsiniz. Belki sizi daha verimli yapan odanızda bir akvaryum olmasıdır. Ya da sabahları meditasyon yapmak gün boyu verimliliğinizi artırıyordur. Veya sadece tuttuğunuz takımın maç kazandığı haftalar daha verimli olabiliyorsunuzdur. Ne kadar değişik ve sıra dışı olursa olsun sizi daha verimli yapan şeyleri tanımlayabilirseniz, bu anlamda lehinize kullanabilecek daha çok aracınız olur…

3 Mart 2012 Cumartesi

0 Online yaşamın artıları ve eksileri [Araştırma]

Bugün özellikle gençler çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Her an, sayısız farklı şekilde internet bağlantısını kullanan yarının yetişkinleri bu durumdan tam olarak nasıl etkileniyorlar? Pew Research Center gerçekleştirdiği bir araştırma ile bu sorunun yanıtını ortaya koymaya çalışıyor.

Bugün 12 ile 29 yaş aralığında bulunan geniş bir yelpazedeki internet kullanıcılarını ele alan araştırma, bugünün hızlı ve çok bağlantılı yaşam koşullarının 2020 yılında bu gençlerin yaşamlarını nasıl etkileyeceğini inceliyor.
Çok büyük kısmı pek çok farklı şekilde ve sürekli internete bağlı olarak yaşayan bu gençlerin geleceğinden umutlu olanlar da var, bu durumu bir felaket olarak görenler de…
ABD’deki rakamlara göre bugün 12-17 yaş aralığındaki gençlerin %95’i internet bağlantısına sahip. %77’sinin cep telefonu var ve %76’sı en az bir sosyal ağ sitesini aktif olarak kullanıyor. Yaşları biraz daha ileri olan 18-29 yaş grubuna bakıldığında ise internet bağlantısına sahip olanların oranı %96’ya çıkıyor ve bu kitlenin %84’ünün sosyal ağlarda aktif olduğu görülüyor. Bu yaş grubundaki kişilerin %97’si cep telefonuna sahip ve bunların yarısı akıllı telefon. Tablet sahiplerinin oranı ise %23.
Peki teknoloji ile biraz fazla iç içe gibi görünen bu gençler bundan 8 yıl sonra ne durumda olacaklar? Gelişen teknoloji ile birlikte gelişmeyi başararak yepyeni bir türün ilk temsilcileri mi olacaklar, yoksa bu seviyedeki teknoloji insan doğasına aykırı olduğu için ciddi sosyal sorunlarla mı karşılaşmaya başlayacağız?

“Her şey güzel olacak”

Araştırmaya özel olarak davet edilen 1021 kişinin %55’i her şeyin çok güzel olacağını düşünüyor. %43’lük bir kitle ise gelecekten umutsuz. %3’lük bir bölüm ise işin içinden çıkamamış ve gençlerin geleceği hakkında net bir fikri yok.
İyimserlerin en çok altını çizdikleri konu; gençlerin “çok görevli” (multitasking) bir nesil yetişmekte olduğu yönünde. Aynı anda hem kişisel, hem profesyonel konularla eş zamanlı olarak ilgilenebilme yeteneği kişilerin daha kısa zamanda daha fazla soruna çözüm üretebilmesini sağlaması açısından önemli bir avantaj gibi görünüyor.
Üstelik zaman içerisinde bu becerilerin gelişmesi, bugünkü alışkanlıklarımızla erişilmesi mümkün olmayan seviyelerde sorun çözme yeteneklerine sahip olmayı da sağlayabilir. Diğer yandan insanların birbirleri ile daha fazla iletişim halinde olmaları ile birlikte değişen bu alışkanlıklar daha kolektif bir toplum yaratarak sanat, bilim gibi konularda çok daha hızlı ve etkili çözümlerin önünü açabilir.

“Felakete doğru gidiyoruz”

Bu bardağın dolu kısmıydı, bir de bardağın boş kısmını görenler var. Araştırmaya katılanların neredeyse yarısı gelecekte bizi bir felaketin beklediği görüşündeler. Onlara göre gençler sadece hıza ve çabuk tüketilebilen içeriğe yanıt verir hale geliyorlar. Bu da onların konuları derinlemesine değerlendirmelerinin önünü kesen ciddi bir sorun.
Paragrafların 140 karakterle sınırlandığı, hislerin anlık olarak tüm dünya ile paylaşıldığı, ideal video sürelerinin dakikalar ile ölçüldüğü bir dünyada artık kimsenin 1,5 saatlik filmleri, 350 sayfalık romanları, hatta (bunun gibi) uzun makaleleri bile okumayacağına inanların düşüncesinde bir haklılık payı olmadığı söylemek pek mümkün değil.
Yani bugünkü durumun avantajları olduğu gibi dezavantajları da var gibi görünüyor. Eğer bu manzaradan memnunsanız zaten sorun yok ama bu resimde bir terslik olduğunu düşünenlerdenseniz size bir de kötü haberimiz var; bu durum kendiliğinden değişecek gibi görünmüyor. O yüzden şikayet etmek yerine var olan durumu kendimiz ve tüm insanlık için nasıl daha faydalı olarak kullanabileceğimize odaklanmak en iyi çözüm gibi görünüyor…

0 Socialbakers Şubat 2012 raporunu açıkladı [İnfografik]

Socialbakers Şubat 2012 Türkiye raporunu açıkladı. Raporda Türkiye’deki 31 milyon kullanıcıdan %38′inin 18-24 yaş aralığında olduğu görülebiliyor.
Takip edilen marka sayfaları arasında Telekomünikasyon sektörü özellikle dikkatleri çekiyor. Avea, Turkcell, gnctrkcll, TTNET ve Nokia Türkiye sayfaları ilk 10 içerisindeki yerini almış.
Kayda değer büyüme gerçekleştiren ve hakkında konuşulan sayfalardan birisi de Facebook’taki Biscolata sayfası. YouTube kanallarında ise izlenme sayılarına göre sırası ile aveahaber, turkcell ve samsungturkiye ilk 3′te. Haberin devamında infografiği detaylıca inceleyebilirsiniz.


Webrazzi

20 Şubat 2012 Pazartesi

0 comScore Aralık 2011 Avrupa internet kullanımı istatistiklerini açıkladı.

Türkiye’deki internet kullanıcı sayısının hızla büyümesi son zamanların en çok konuşulan konularından. Bu iddia birçok kez resmi ağızlardan da dile getiriliyor. Bu iddayı güçlendirecek bir veri de araştırma şirketi comScore‘dan geldi.

comScore’un Aralık 2011 araştırmasına göre Türkiye’de dahil olmak üzere Avrupa’da toplam 381 milyon internet kullanıcısı bulunuyor. Araştırmada dikkat çeken bir diğer noktaysa ziyaretçi başına internette geçirilen süre ve sayfa görüntüleme sayısı oldu.

Türkiye Avrupa tekil ziyaretçi sayısı sıralamasında altıncı sırada yer alıyor. comScore’a göre Türkiye’de 15 yaş üstü 23.3 milyon tekil internet kullanıcısı var. Tekil ziyaretçi konusunda Türkiye sıralamanın üst kısımlarında değil. Ancak Türkiye, ziyaretçi başına internette geçirilen zaman konusunda listede birinci sırada yer alıyor. Türkiye’deki ziyaretçiler internette ayda ortalama 33.7 saat zaman geçiriyor. Sayfa görüntüleme konusundaysa Türkiye listenin yine birinci sırasında yer alıyor. Türkiye’deki internet kullanıcıları ortalama 3 bin 974 sayfa görüntülüyor.

Araştırmada Avrupa’daki online bankacılığa da yer verilmiş. Bu araştırma sonuçlarına göre en fazla online bankacılık Hollanda’da kullanılıyor. Hollanda’daki internet kullanıcılarının yüzde 63‘ü banka işlemlerini internetten yapıyor. İkinci sıradaysa Fransa yer alıyor. Bu ülkedeki internet kullanıcılarının yüzde 59‘u online şubeleri kullanıyor.


En çok kullanılan bankalar sıralamasındaysa Hollanda merkezli şirket olan ING Bank ilk sırada yer alıyor. Bankanın Aralık ayında yaklaşık 11 milyon ziyaretçisi bulunuyor. İkinci sırada yaklaşık 10 milyon ziyaretçi sayısıyla Credit Agricole yer alırken, üçüncü sırada Lloyds Banking Group bulunuyor.

Online bankacılık listelerinde Türkiye ve Türkiye’deki bankalar yer almıyor. Ancak Türkiye’de online bankacılık kullanımını arttığını paylaşmıştık. Eğer bu büyüme devam ederse, Türkiye’nin online bankacılık sektörü listelerine kısa zaman sonra girmesini bekliyoruz.

Webrazzi

15 Şubat 2012 Çarşamba

0 Kadın çalışanların gelecek endişesi daha yüksek

anxiety girlOnline araştırma şirketi DORinsight tarafından yapılan Çalışan Memnuniyeti ve Beklentileri araştırması tamamlandı. Araştırmada çalışanların meslek seçimlerini nasıl yaptıkları ve çalıştıkları işten memnun olup olmadıkları, çalıştıkları şirket/kurumdaki mevcut durumlarını ve bağlı oldukları yöneticileri nasıl değerlendirdikleri, 2012 yılını hem kendilerinin hem de şirketlerinin ekonomik durumu açısından nasıl gördükleri soruldu. Araştırmaya 67 ilden, 18 yaş üzeri, yüzde 50’si kadın ve yüzde 50’si erkek olmak üzere farklı sektörlerden ve pozisyonlardan toplam 1000 çalışan katıldı. Araştırma Online Anket tekniği ile 23-25 Ocak 2012 tarihlerinde arasında gerçekleştirildi. 
Çalışanların yarısı eğitimini aldığı konuda çalışıyor...
Araştırmaya katılan erkek ve kadın çalışanların yaklaşık yarısı eğitimini aldıkları konuda çalışma şansına sahipler. 25-34 yaş arası çalışanların yüzde 60’ı eğitimleriyle aynı doğrultuda bir iş yapmaktalar. 
Çalışanlar işlerini severek yapıyorlar...
Çalışanların yüzde 69’luk bir kesimi şu anki mesleklerini isteyerek seçtiklerini ifade ederken, yüzde 79’u ise mevcut işlerini severek yaptıklarını belirtmişlerdir. Meslek seçimi yaparken istediği konuda eğitim alma / çalışma şansına sahip olamayanların oranı yüzde 31. Buna karşılık şu an çalıştığı işini sevmeyenlerin oranı yüzde 21’dir.
Çalışanlar kendilerini güvende hissediyorlar...
Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 70’i kendilerini çalıştıkları sektörde ve işyerlerinde güvende hissettiklerini ifade etmişlerdir. Yaşlar arttıkça kuruma duyulan güven de artmakta. Kendilerini en fazla güvende hissedenler yüzde 80’lik bir oranla 45 yaş ve üzeriyken, en az güvende hissedenler yüzde 65’lik bir oranla 18-24 yaş arası çalışanlar olmuştur.
Kadın çalışanların gelecek endişesi daha yüksek...
Araştırmaya katılan çalışanlar yüzde 63 oranında mesleki olarak gelecek endişesi taşımıyorlar. Ancak cinsiyet bazında baktığımızda gelecekten mesleki olarak endişe duyan kadınların oranı yüzde 66 iken, bu oran erkeklerde yüzde 58’dir.
Gençler işlerinden memnun...
Araştırmaya katılanların yüzde 65’lik bir kesimi iş yerinde çalışmalarının karşılığını alamadıklarını belirtiriyorlar. Yaşlar arttıkça emeğinin karşılığını almadıklarını söyleyenlerin sayısı da artıyor. Gençler arasında (18-24 yaş) bu oran yüzde 49 olmasına karşılık 45 yaş ve üzerindeki çalışanlarda yüzde 73’e yükseliyor. Çalışanların büyük kısmını oluşturan 25-44 yaş arasındaki kesimde karşılık alabildiklerini düşünenler yüzde 35 oranında, mesailerinin karşılığını alamadıklarını düşünenler ise yüzde 65’dir.
2012 beklentileri olumlu yönde...
Araştırmaya katılanlar 2012 yılında şirketlerinin finansal olarak daha iyi bir yıl geçireceklerini düşünüyorlar. Beklentileri iyimser olanların oranı yüzde 61.
 
18-24 yaş aralığındaki çalışanların %68’i 2012 yılının ekonomik olarak geçen yıla göre daha iyi geçeceğini düşünürken, 45 yaş ve üzeri çalışanların %34’ü bu yılın ekonomik olarak pek iyi geçmeyeceği görüşündeler. 
İstanbul’daki çalışanlar bu yılın geçtiğimiz yıla göre daha iyi geçeceği yolunda çok iyimser değiller. İstanbul’daki çalışanların % 55’i bu yılın ekonomik olarak daha iyi geçmeyeceğini düşünürken, diğer illerde bu oran %48. 

MarketingTurkiye

4 Aralık 2011 Pazar

0 E-posta Devri Kapanıyor mu? [İnfografik]

Sosyal medya dünyası büyüyüp geliştikçe, insanların sosyal medya üzerinden iletişimleri ve  iletişim yöntemleri de gün geçtikçe değişiyor. Önceleri e-posta ile başlayan bu iletişim yöntemleri, daha sonraları anlık ileti servisleri (ICQ, MSN mesenger vb.) ve Facebook gibi sosyal ağlar üzerinden mesajlara ve en son olarakta Twitter’daki iletişim yöntemlerine kadar geldi. Peki bunlar bir gün e-postaları hayatımızdan çıkarmaya yetecek kadar güçlü yöntemler mi?
VisibleGains tarafından hazırlanan infografikte, Facebook ve Twitter gibi sosyal ağlar ile e-posta yöntemi arasında bir karşılaştırma yapılarak, e-posta yönteminin hayatımızdaki yeri ve önemi araştırılmıştır.
Verilere bakılacak olursa şu anda 3 milyara yakın e-posta hesabı var, bu sayı Facebook için 750 milyon, Twitter için ise 300 milyon. Mesaj/paylaşım sayıları karşılaştırıldığında ise günde 188 milyar e-posta, 60 milyon Facebook mesaj/paylaşımı ve  140 milyon tweet atıldığını görüyoruz. Bu da günde hesap başına 64.8 e-posta, 0.08 Facebook mesajı ve 0.47 tweet atıldığını gösteriyor. Bu verilere göre sosyal ağlardaki paylaşım sayısı, e-posta sayısının yanına bile yaklaşamıyor. Ayrıca 2010 senesinde, 2009’a göre %19 artışla, 107 trilyon e-posta gönderilmiş; kısacası geçtiğimiz sene saniyede 3,4 milyon e-posta gönderilmiş!
Verilere göre dünyadaki e-posta hesaplarının %14’ü Kuzey Amerika’da, %23’ü Avrupa’da, %47’si Asya Pasifikte bulunuyor. Bununla birlikte gönderilen e-postaların %45’ini spam e-postalar oluşturuyor ve spam e-postalar yoğun olarak Amerika ve Kore’den geliyor.
Peki bunlara rağmen, insanlar e-postanın geleceği hakkında ne düşünüyor? Araştırmaya göre katılımcıların %44’ü e-postanın kalıcı olduğunu, %15’i ise e-posta devrinin artık kapandığını düşünüyor. Bunun yanısıra katılımcıların yarısından fazlası e-postanın aslında iş yaşamında daha etkin olduğunu belirtmiş.
Araştımanın sonuçlarına ve verilere bakılacak olursa, her ne kadar sosyal ağların ve diğer sosyal medya iletişim araçlarını günlük hayatta sıklıkla kullansakta, e-postaların hayatımızdaki önemi çok büyük, ve dolayısıyla e-postanın daha uzun bir süre yerini kimseye bırakmayacağını öngörebiliriz.

Sosyalmedyaco

11 Kasım 2011 Cuma

0 Amerikalı kadınlar televizyondan vazgeçmiyor!

Alan Burns & Associates’in araştırmasına göre Amerikalı kadınlar hala televizyon tutkunu!

Temmuz ayında yaşları 15 ile 54 arasında değişen 2.020 kadın üzerinde yapılan araştırmaya göre , kadınlar pek çok araç aracılığıyla interneti kullanmakta olsalar da, zamanlarının büyük bölümünü televizyon izleyerek geçiriyorlar.



Çalışmaya göre kadınların,
Yüzde 85’i her gün 'televizyondan' televizyon kanalarını izliyor.
Yüzde 80’i  her gün 'radyodan' radyo dinliyor.
Yüzde 68’i her gün Facebook hesabını kontrol ediyor.
Yüzde 47’si her gün indirilmiş müzik dinliyor.
Yüzde 31’i her gün internetten video izliyor.
Yüzde 18’i her gün internetten radyo dinliyor.
Yüzde 10’u radyo istasyonlarının web sitelerine giriyor.

Mediacatonline

27 Eylül 2011 Salı

0 Ya Sat Ya Terk Et!

Bu ay ki Capital dergisinde yayınlanan bir makaleye göre çalışanların %74′ü verilen hedeflere ulaşma noktasında üzerinde baskı hissediyor, bu kişilerin yarısı da bu baskının ciddi boyutlarda olduğundan dem vuruyor. Hangi sektör çalışanları daha çok baskı altında kalıyor diye sırasıyla bakacak olursak;


  • Bankacılık,
  • İlaç,
  • Otomotiv,
  • Perakendecilik,
  • sektörlerinin geldiğini görüyoruz.


Türkiye’nin son 5-10 yılında yaşadığı büyüme ivmesi nedeniyle şirketlerimizin de büyüdüğü bir gerçek (sektör özelinde bir gelişme yok ise). Bu büyümeyi sürdürebilmek için bolca üretmek ve tabi bolca da satmak gerekiyor, satmak için de gerekli olan pazarlar globalleşen dünyada iç içe geçmiş durumda, herkes her şeyi her yere satabilir konuma geliyor giderek, X ülkesinde üretim yapan bir şirket kolayca Türkiye pazarına girebiliyor, Türkiye’deki benzer ürün üreticisi de pazardaki payını kaybetmemek için yükselen satış hedefleri koymak zorunda kalıyor ve X pazarına girmeyi düşünmek/girmek zorunda kalıyor. Sonuçta en tepeden aşağıya doğru giden bir “baskı” dalgası oluşuyor. Bunların hepsi de Pepsi’nin sloganında ki gibi insanların hep “daha fazlasını iste”mesinden kaynaklanıyor.

Birimler düzeyinde baktığımızda ise baskı düzeyleri;

  • Satış,
  • Pazarlama,
  • Mali İşler,
  • Ar-Ge,
  • Operasyon,
  • Bilgi Teknolojileri
  • şeklinde devam ediyor.

Hedefler belirlenirken özellikle işi yapacak ekibin katkısı çok önemli, istişare edilerek ortak bir karar sonucu ortaya koyulan hedefler neticesinde çalışanlar gerçekten hedefi tutturmak isteyeceklerdir. Aksi takdirde hedefler sadece yöneticilerin “umutları” olarak kalacaktır.

Her şey sonuç içinse ve sonuçta büyümek için satmak gerekiyorsa “ya sat ya terk et” diyen patronlarımızın olması/olacak olması da normal görünüyor.

Comtalks - Ahmet Karaca

18 Haziran 2011 Cumartesi

2 Farklı Bir Fırsat Sistemi: MarkMost


MarkMost, fırsat sitelerinde aradığını bulamayanlar için çözüm önerisi getiren yeni bir fırsat sistemi. Bu alana yeni atılan MarkMost’u inceledim ve açıkçası oldukça beğendim.
Neden beğendiğim konusunda gelirsek… Öncelikle tedarikçi açısından yaklaşan sistem, tedarikçiyi zorda bırakan ve hatta zarara sokan şartları ortadan kaldırmayı hedeflemiş. Bunların başında gelen, indirimin süresi ve miktarı konusunda kısıtlamalar kaldırılıp, bu seçim tamamen tedarikçiye bırakılmış. Yani ücretsiz üye olduktan ve gerçek bir firma olduğu onaylandıktan sonra fırsatı kendisi yayınlayan firmalara; %50′den daha az indirim sunulması, 2 hafta indirim yapılması, bir alana bir bedavaşeklinde farklı kampanyalar gibi seçenekler sunulmuş. En güzeli ise, aradan komisyonun da kaldırılmış olması. Şu ana dek fırsat siteleri ile anlaşamayan firmalar ve yaptığı anlaşmadan memnun kalmayanlar bu sistemi denemek isteyeceklerdir. Fırsat sitelerinin indirim oranı çok fazla gelen kurumsal ve büyük firmaların da yararlanması mümkün görünüyor.
Tüketici tarafına baktığımızda ise, yine inovatif çözümler görmek mümkün. Öncelikle fırsat satın almak zorunda kalınmıyor. Bu nedenle düşen kalite, bilmeden gidilip kötü geçen bir gece ihtimali zayıflamış oluyor. Çünkü tüketici fırsat kodunu alıp gittiğinde, para verip vermeyeceğine orada karar verebiliyor. Ayrıca her kupondan kazandığıMarkparalar ise fırsatları kullanmalarına teşvik edici rol oynuyor.
Şu sıralar fırsat siteleri nedeniyle kalitesini düşüren işletmeler bu sayede kaliteden ödün vermeden kampanya yapma şansını yakalayacaklar. Fırsat siteleri tarafından  kontrol edilmediği için kötü hizmetin önünü almak giderek zorlaşıyordu. Aldıkları kötü hizmet yüzünden fırsat sitelerine şüpheli gözlerle bakan tüketiciler hem bu kontrol ve karar yetkisini almış olacaklar, hem de güvenle fırsatlardan yararlanabilecekler.
Fırsat sektörü oluştu ve sektörün kendi yarattığı sorunlara yine çözüm farklı fırsat sitelerinden geliyor. Halen yolun başında ve hızla büyüyen bir pazar ve bu tarz çözüme yönelik hareketlerin hak ettikleri ilgiyi göreceklerine inanıyorum. Bakalım bu iki tarafa da kazandıran sistem hak ettiği ilgiyi görecek mi?

6 Haziran 2011 Pazartesi

0 Information overloaded!

İstanbul’da Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Tasarım Bölümü 4. sınıf öğrencisi Metin.
08:30 – Cep telefonunun melodisiyle uyanır. Telefonu eline alır, 2 tane mesaj vardır. Biri “finale beraber çalışalım” diyen arkadaşı. Diğeri “Vodafone”. Gençlik bir kere yaşanır! Pazartesi 200 SMS sadece 1,50 TL.
08:50 – Buzdolabından “Nutella” çıkarır, demlikte kendisinden önce kalkmış olan ev arkadaşının hazırladığı 5 adet “Lipton” poşet çayın etiketleri sallanmaktadır. Yeniden ısınmış olsa da farketmez kardeşimiz için. Ekmeği de alır, masaya oturur. Kumandaya basar.
08:55 – “Garanti Emeklilik” ve “Adopen” reklamları eşliğinde NTVSpor izler. “Spor Toto” Süper Lig bitmiş, maçın sonucundan çok daha kaliteli birey ve sporcu yetiştirmeyi amaçlayan “Coca Cola” U-16 liginin finalleri oynanmaktadır. Akşama “uludağ limonata” sponsorluğunda 90 Dakika sezon sonu izlenebilecektir tanıtımlara göre.
09:00 – Metin kahvaltısını bitirmeden önce cep telefonundan Twitter’i açar. “Yazı karakteri tasarımı notları olan var mı?” yazar, hemen sonra “Kitapyurdu”ndan tweet gelir. pardon bir retweet; “En hızlı teslimat..” Bir siyasetçi günlük faaliyetlerini anlatan bir tweet atar; Hayaldi, gerçek oldu!” Bir de facebook’u açmak lazım. “Altın Çilek” paylaşımı, “gitti gidiyor” viral videosu. Profil resmini değiştiren 4 kişi. Hmm, şuna bir like atalım, başarılı olmuş…
09:15 – Metin giyinmiş, Dikilitaş’taki evinden çıkmıştır. Yolun karşısında billboardlar bu sabah değişmiş; “Media Markt” delikanlı sözü vermekteyken “Zaman Gazetesi” yüksek tiraj için teşekkür etmektedir. Bir seçim arabası geçer yanından, “İstanbul rahat bir nefes alacak”. “Mopaş” market özel sarı kağıtlara ispirtolu kalemle ama güzel bir el yazısıyla “Reis Pirinçleri”ndeki indirimden bahsetmektedir.
09:25 – Sınava çalışmak için zamana ihtiyacı vardır Metin’in ve otobüse biner Barbaros’tan aşağı. Yanındaki çocuk “Iphone 3G”‘sinden müzik dinlemektedir. Otobüste şoförün tam arkasındaki levhada “Şehir Tiyatroları” ilanı, tavana asılı el tutacaklarda “Vatan Bilgisayar” logosu yer almaktadır. Yanından “Shell Helix” ilanlı bir dolmuş geçer.
09:30 – Beşiktaş’a varır Metin, dolmuştan iner; meydanda kendisini 3 boyutlu dev “Knorr” çorba malzemeleri karşılar. Okulun girişinde “Nescafe” adamlar vardır, ücretsiz 3′ü bir arada dağıtmaktadırlar. Tam da ihtiyacı olan şey.
Ortalama bir sabah, 1 saat içerisinde Metin 25 kadar marka ile karşılaştı. Bütün günü varın siz düşünün. Peki siz mesela bir ajansın planlama ekibi olsanız; Metin’in karşısına nerede, ne zaman çıkmak isterdiniz?? Ne kadar şansınız var?
Kalabalık bir kokteyl ortamındasınız, herkes bağıra bağıra konuşuyor. Derdinizi anlatmanız gereken kişi ortada kalmış, şaşkın şaşkın etrafına bakınıyor. Etrafında ona elini uzatanlar, sürekli laf atanlar, bir kenardan düzenli aralıklarla benim adım …., benim adım …. diye bağıranlar var. Kimileri rengarenk giyinmiş, kimileri son derece kibar görünmeye çalışıyor. Şansınızı artırmak için neler yapardınız?
Comtalks - Ebubekir Kalkan
 

Pazarlama Online Copyright © 2012